Al Alabilirsen
Bilirsiniz, emanete hıyanet diye bir tabir bulunur. Özellikle de birine bir şeyi emanet ettiğiniz zaman, muhakkak onu aynı şekilde geri almak istersiniz. Fakat zamanında alamadıysanız ve istediğiniz gibi alamadıysanız, işte orada büyük bir sıkıntı oluşur. Alabilirsen al kıssadan hissesi ise tam olarak buradan gelmektedir. Hacı Bayram-ı Veli’nin, doğmuş olduğu Zülfadl köyünde yaşayan bir gencin, artık askerlik zamanı gelmiştir. Askere gidecek olan gencin ise aklında tek bir soru vardır, evdeki maddi varlığını nereye bırakacağım sorusudur. Malum, ne annesi ne babası ne de güvendiği bir kişi vardır. Bir hayli zor bir hale düşer.
Mar varlığı dediğimiz, aslında o kadar da çok bir şeyi yoktur ama o altınlar onun geleceğinin garantisi olacaktır. Annesinden kalmış olan birkaç dal bilezik, babasından kalan altınları ve bir de küpü bulunur. Bunun en sonunda Hacı Bayram-ı Veli’ye emanet etmeye karar verir. Türbeyi ziyaret ettiği zaman, ağzından ve dilinden buna istinaden birkaç cümle de öyle dökülür. Mal varlığını ancak ona emanet edeceğini söyler. Bunlar senden başka emanet edebileceğim kimsem yok, ben gelene kadar koru der. Fakat işin bir başka boyutunu da asla atlamadan cümlelerine devam eder. Ola ki ben eğer askerden dönemezsem, sen kime vermek istersen ona ver der. Orada bulunan bir sandukanın yanına bırakır.
Gel zaman git zaman, yıllar geçmiştir. Artık gencin askerden dönme zamanı da gelip çatmıştır. Askerden döndüğünde direkt olarak ilk işi türbeyi ziyaret etmek olacaktır. Gittiği zaman türbede bulunan kişiye, benim burada bir sandukam olacaktı ve onu almaya geldim der. Oradaki kişi ise, ben onun yerini değiştirmeye çalıştım fakat yerinden kaldıramadım, alabilirsen al der. Genç ise tam da bu sırada içeri girer ve emanetini alır. Sonrasında, Hacı Bayram-ı Veli’ye teşekkür eder ve köyüne döner.