Emanet Edilen Fare

Bir mala bir insanın nasıl baktığı, özellikle de nasıl koruduğu oldukça önemlidir. Zamanında insanları test etmek için farklı yollar denenmiştir. Kimi emanete hıyanet ederken kimi ise oldukça sıkı bir şekilde emanetleri en iyi şekilde korumaktadır. Emanet edilen fare kıssadan hissesi ise, test edilen birini konu almış ve bu sayede de günümüze kadar uzanmıştır. İsmi Yusuf olan, gezgin bir zat, bu hikayedeki emaneti korumaya çalışan kişidir. Günün birinde bir gün, Zünnun-i Mısri hazretlerinin, İsm-i azamı bildiğini öğrenir. Ne yapıp ne edip oraya gitmesi ve bunu sorması gerektiğini anlar ve öğrenir. Bu yüzden de bu gezgin zat direkt olarak Mısır’a doğru yol alır. İlk gittiği zaman pek de iyi karşılanmadı, fakat sonrasın hem huzura kabul edildi hem de Zünnun-i Mısri hazretlerine tam 1 sene boyunca hizmet etti. İşte tam da o zaman gelip çattı.
Ey üstad, dedi ve lafa bu şekilde başladı. Sana ben toplam 1 sene boyunca hizmet ettim. Senin İsm-i azamı bildiğini işittim ve bana söylediler. Artık bilirsin ki onu benden başka emanet edebileceğin kimse yoktur. Ona gözüm gibi de bakarım, der. Sessizliğini bozmayan Zünnun-i Mısri hazretleri, 6 ay sonra tekrar bu meseleyi açar. Öncelikli olarak peçeteye sarılmış ve sonrasında da tabağa konuşmuş bir şeyi çıkartıp, Yusuf’a verir. Fustat’ta, filan dostumuz var, sende bilir misin, der. Bilirim der Yusuf’ta. İşte sana emanet ettiğim bu şeyi ona götüreceksin, der. Yusuf, yol boyunca merakını gizlemez. Zünnun-i Mısri hazretleri bunu gönderiyor, muhtemelen çok değerli bir şeydir diye düşünerek açar. İçerisinden bir fare fırlar ve gözden kaybolur. Tabi Yusuf bu duruma çok kızar ve Zünnun-i Mısri hazretlerinin karşısına çıkar. O da Yusuf’a, biz seni denemek için o fareyi emanet etmiştik, der. Sen ise ona hıyanet ettin, hiç sana İsm-i azamı emanet eder miyiz, der.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir