Damdaki Deve
Damdaki Deve
Belh şehrinin padişahı olan İbrahim-i Ethem’in çok güzel bir sarayı, Kendisine hizmet eden nice hizmetçileri vardır.
İbrahim-i Ethem, bir gece som altından yapılmış karyolasına uzanmış, dinlenirken, aniden sarayın üstünde bir gürültü duydu.
Buna canı sıkılan İbrahim-i Ethem:
-Be adam, gecenin bu saatinde sarayın üstünde ne arıyorsun?
Adam:
-Devemi kaybettim. Burada devemi arıyorum, diye karşılık vermiş. İbrahim:
-Behey, şaşkın sarayı üstünde devenin ne işi var?
Adam:
–Ey gafil, atlas döşek içinde Allah’ı nasıl istersin?
Bu söz İbrahim-i Ethem’e o a kadar te’sir etti ki, sabaha kadar uyuyamadı. Sabahleyin çok üzgün olduğu halde tahta oturdu. Devletin ileri gelenleri etrafında el-pençe durdular. Bu arada aniden heybetli bir adam muhafızları aşarak İbrahim-i Ethem’in huzuruna girer.
İbrahim-i Ethem:
-Yıkıl karşımdan, bu saray benim, ne cesaretle benim sarayıma bu şekilde girersin?
Adam:
-Senden evvel bu saray kimin idi?
İbrahim-i Ethem:
-Babamın idi. Babamdan önce de dedelerimin idi.
Adam: Peki onlara ne oldu.
İbrahim-i Ethem:
-Hepsi de öldüler.
Adam:
-İşte, benimdir dediğin saray değil midir ki, birisi gelir, birisi gider. Bunun üzerine İbrahim-i Ethem’in canı çok sıkıldı. Derdi çoğaldı. Gözüne uyku girmez oldu. Bir gün saraydakilere:
-Atları hazırlayın, yarın ava çıkalım, dedi. Emir yerine getirildi. Ertesi gün maiyetiyle birlikte ava çıktı. Avda karşısına bir ceylan çıktı. İbrahim atını sürerek ceylanı takibe başladı. Nihayet ceylanı buldu, okunu ceylana doğrulttu, tam avlamak üzereydi ki ceylan konuşmaya başladı:
-Ey İbrahim, Cenab-ı Allah, seni avlanmak için mi yarattı? Başka işin yok mu senin? Bu sözler onu titretti. Ağlamaya başladı. Derken bir çobana rastladı. Padişah kıyafetlerini çobana verdi. Çobanın yamalı elbiselerini giydi. Çöllere düştü. Tasavvuf yoluna girdi. Bu uğurda sarayını, tahtını terketti. Gönüller sultanı oldu.
İbrahim Ethem başka bir hikâyede, bu makam bu seveti nasıl bırakırsın diye kendisini eleştiren bir emire, gösterdiği keramet ile mânevi hazinenin sırrını verir.
Bu keramet denizdeki yüzlerce balığın ağızlarında birer altın iğne ile suyun yüzüne çıkmalarıdır. Hikâyenin sonunda İbrahim Ethem şöyle der:
“Ey Emir, bu saltanat mı daha iyidir, yoksa terk ettiğim saltanat mı? Bu gördüğün sadece sana bir örnektir, gerçek yüzünü görebilseydin kendinden geçerdin.”(Sevim, 2006: 60)
En alt bölümde anlatılan ve mucize gösterdi dediğiniz yer insanların akıllarını karıştırabilir. Mucize peygamberler tarafından gösterilir. Evliya ise keramet gösterir. Peygamber mucize gösterdiğini ifade eder, evliya ise kerametini gizler.
İlhan bey gerekli düzeltme yapıldı. Dikkatiniz için teşekkür ederiz.