Tevekkül
Tevekkül
Dervişin biri gezerken ayaksız bir tilki gördü. ‘Nasıl yaşar bu hayvan, ne yer ne içer?’ diyerek Allah’ın lütfuna hayran oldu.
Derken bir aslan çıkageldi, ağzında çakal taşıyordu. Görkemli ve korkunç hayvan avının bir kısmını yedi, doyunca kalanını bırakıp gitti. Tilki artığa doğru sürünerek yaklaştı ve afiyetle yiyip karnını doyurdu.
Tilkinin yiyeceğinin ayağına geldiğini gören derviş efendi kendi kendine,
‘bir tilkinin rızkını ayağına gönderen Allah benimkini neden göndermesin ki ?’ diyerek çalışmasına gerek olmadığını, bir köşeye çekilip oturabileceğini düşündü. Ve ekledi,
“Allah nasip etmezse, aslan bile gücüne güvenerek yiyecek bulamaz.”
Düşündüğü gibi yaptı.“Rızkım Allah’ın görünmeyen hazinesinden gelir, gayret etmem gerekmiyor!”
diyerek beklemeye başladı. Bekledi, bekledi… Ne gelen var ne giden…
Günler geçip gitti. Derviş zayıfladı, erdi bir deri bir kemik kaldı. Güçsüz ve bitkin bir haldeyken bulunduğu mescidin mihrabından bir ses duydu,
“Ey tembel adam!” diyordu ses. “Kendini ayaksız bir tilkiye benzeterek neden miskin miskin oturuyorsun?
Kalk! Yırtıcı aslan ol. Başkasının artığına göz dikmeyi bırak.
Sana yakışan artık yemek değil artık bırakmaktır.
Gücüyle aslan gibi olan başkasından yiyecek bekler mi? Haydi kalk! Kolları sıva. Çalış ve rızkını kazan. Hem kendin ye hem muhtaçlara yedir.
“…Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et. Allah muhakkak ki Kendisine dayanıp güvenenleri sever.”
(Âl-i İmrân Sûresi, 3/159)
“Tevekkül edecekler başkasına değil, sadece ve sadece Allaha dayansınlar.” (İbrahim Sûresi, 14/12)
“Hayvanımı bağlayarak mı yoksa serbest bırakarak mı Allah’a tevekkül edeyim?”diye sorunca Rasulullah efendimiz ona: “Bağla ve tevekkül et!” buyurmuştur. (Sünen-i Tirmizî,Kıyamet 61)
“Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül etseniz, O sizi, sabahleyin yuvalarından aç çıkıp akşam tok dönen kuşlar gibi rızıklandırır.” (Tirmizî, zühd 33)
Yazıda tevekkülün çalışmadan sadece dua etmekle olmayacağını, elimizden geleni yaptıktan sonra tevekkül etmek gerektiği vurgulanır.