Fırtınada Dilbilgisi

Fırtınada Dilbilgisi

Kibirli olduğu her halinden belli olan ünlü dilbilgini sahile geldi. Sandalla karşıya geçecekti. Müşteri beklemekte olan Kayıkçı’ ya seslendi. Yaklaştı ve kayığa bindi. Biraz yol aldıktan sonra Kayıkçı’ya: ‘Dilbilgisinden anlar mısın?’ diye sordu.

‘Ben’ dedi Kayıkçı. ‘Cahil bir kayıkçıyım efendim, dilden de bilgisinden de anlamam!’

Bilgin ‘Vah vah!’ dedi. ‘Senin adına çok üzüldüm, ömrünün yarısı boşa geçmiş!’

Acıyarak bakıyordu ona. Biraz daha yol aldılar. Denizin tam ortasındaydılar, sahil gözden gitmişti. Kayıkçı telaşlandı, sık sık göğe bakıyor, toplanan kara bulutlardan kaygılanıyordu.

Öteki, ‘Hayrola!’ dedi. ‘Bir sorun mu var?’

Kayıkçı, ‘Şimdilik yok ama sanırım olacak!’ dedi.

‘Nasıl yani?’ diye sordu Bilgin:

‘Siz dua etmeye başlayın beyim.’ dedi Kayıkçı.
Dümeni daha sıkı kavradı. Çok geçmeden siyah bulutlar çoğaldı, göğü büsbütün kapladı. Rüzgâr şiddetlendi, yağmur başladı. Fırtına büyüdükçe kayık sallanıyor, Kayıkçı sandalın selametle yürümesi için çabalayıp duruyordu. Çabalıyordu ya Kayıkçının çırpınması boşaydı, kayık batmak üzereydi. Bilgin’in korkudan beti benzi atmış, tir tir titriyordu.
‘Beyim!’ diye sordu Kayıkçı. ‘Ömrün boşa gidebilir’

Kekeleyerek, ‘Ne demek istiyorsun?’ diye sordu Bilgin.

Kayıkçı istifini bozmadan, ‘Demek istediğim şudur ki, dilbilgisiyle bu fırtınaya karşı konulmaz.
Bu konuşulan dilin bilgisini öğrenmektense, yüreğindeki dilin bilgisine erseydin senin için daha hayırlı olurdu.’

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir